Siber Gözetim ve İstihbarat Savaşları

Göz, hem bir iman, hem de bir gözetim aracıdır. Richard Sennet

Bu makalede hepimiz için önem taşıyan “siber gözetim ve istihbarat” kavramlarını farklı açılardan incelemeye çalışacağız. Bu açıların hepsinde “göz” terimi, görüntülü, sesli veya veri odaklı bilgi toplama sistemlerini tanımlamak için kullanılmıştır. Öncelikle bu iki alanda toplanan verilerin kimler tarafından ve kimlerden toplandığını, ardından bu veriler elde edilirken kullanılan yöntem ve araçları tespit edeceğiz. Yapılmakta olan siber gözetim faaliyetlerini 6 ana başlıkta toplayabiliriz.


  1. Şahısların Öteki Şahısları Gözetimi
  2. Şahısların Taşınmaz Mülkleri Gözetimi
  3. Şirketlerin Çalışanlarını Gözetimi
  4. Şirketlerin Tüketicileri ve Kullanıcıları Gözetimi
  5. Devletlerin Potansiyel Suçluları ve Mahkumları Gözetimi
  6. İstihbarat Teşkilatlarının Devlet Liderlerini ve Önem Arz Eden Kişileri Gözetimi
  7. Sanrı, İç, Sahip

Şahısların Öteki Şahısları Gözetimi

Bu gözetim türünden en çok istifade edenler birbirinin hayatındaki kontrolü artırma arzusuna sahip aile bireyleri olup ebeveynlerin kendi aralarında ve ebeveynlerin çocuk üzerinde gözetim uyguladığı görülür. Denetim için kullanılan araçlar genelde yazılım ve donanımdır. Mobil veya masaüstü ortamlara yüklenebilen yazılımlar, gözetlenen kişinin cihaz kullanırken yaptığı işlemlerini (klavye, mikrofon, kamera, ekran görüntüsü) kayıt altında tutup belirlenen merkeze raporlama yapabilmektedir.

Bu yöntemler lisanslı ürünler kullanılarak aile bireyleri içerisinde tatbik edildiğinde dahi tartışmalı bir konu olurken 3. kişilerin bir başkası üzerinde ve yasa dışı olarak bu tarz faaliyetlerde bulunması özel hayatın gizliliğine karşı suç teşkil etmektedir.((Zeki Hafızoğulları vd., Özel hayata ve hayatin gi̇zli̇ alanina
karşı suçlar. (erişim 04.11.2015) )) Son kullanıcının bu tür bir saldırıya maruz kalmaması için, kaynağından emin olmadığı e-postalarda bulunan url adreslerine erişmemeleri, lisanssız ve sertifikasız uygulamalar kullanmamaları, cihazlarına iyi birer anti virüs yazılımı kurmaları önerilmektedir.


Küçük grup ve münferit olayların dışında gelişen farklı bir akım daha mevcuttur. Bu akım sosyal boyuttadır. Big Brother veya ülkemizde Biri Bizi Gözetliyor ismiyle anılan televizyon programı bu akımlardan biridir. Şahısların öteki şahısları gözetimi ve bu durumun sıradan hale gelmesi konusuna farklı bir zaviyeden örnek teşkil etmektedir. 2009 Yılında yayınlanan ve Josh Harris’in imzasını taşıyan “We Live in Public” isimli yapımda, bir grup insanın 5000 saat boyunca bir an bile kapanmayan kameralar önünde nasıl mahremiyetlerinden feragat ettikleri anlatılmaya çalışılmıştır. Sürekli izlendiği bilincini taşıyan topluluklarda ortaya çıkabilecek durumları gözlemleme imkanı taşıyan deneysel ilkler göstermektedir ki, özel alanın kamusal alana dönüşmesi beraberinde bazı travmaları getirmektedir. İnternet ve sosyal medyanın kamusal alan olduğunu göz önünde bulundurursak, özel hayatın bu mecralarda halka açılmasının ne tür travmalara sebep olabileceği bilim camiası tarafından tartışılmaktadır.


Sesli, görüntülü ve bilgi odaklı yapılan bütün veri toplama çalışmalarının kişisel ve kitlesel siber gözetim faaliyeti altında yer aldığını söylemek gerekmektedir.


Şahısların Taşınmaz Mülkleri Gözetimi

Bu tarz izlemelerin amacı, güvenliğe yönelik tehditleri bertaraf etmek ve denetim gücünü daha etkin kılmaktır. İzleme teknolojilerine bağlı olarak açık devre veya kapalı devre kamera sistemleriyle gerçekleştirilmektedir. Her iki türde verilerin kayıt altına alınması söz konusu iken, açık kamera sistemlerine internet ortamından erişim mümkündür. Bu, aynı zamanda mülkten gelen yayının daha az güvenlikli bir ortama aktarıldığı anlamına gelir. Bunu bilen 3. kişilerin güvenlik zafiyetlerinden istifade ederek bu yayınlara erişebildikleri tartışmalı bir konudur.((Popular Surveillance Cameras Open to Hackers, Researcher Says (erişim 04.11.2015) )).


Aynı şekilde tartışılan başka bir konu ise, özel mülkiyetin güvenlik amaçlı gözetlenmesi esnasında kamusal alanın görüntülenmesidir. Sivil vatandaşların özel hayatlarının bu kameralar tarafından ihlal edildiğine dair şikayetler görülmüştür. Aşağıdaki şemada bu olayın nasıl gerçekleştiği izah edilmeye çalışılmıştır.

Kamusal Alanın İhlali
Özel Mülkiyeti Gözetim Sistemleriyle Kamusal Alanın İhlali

Haritanın sol alanı görüldüğü gibi özel mülkiyet olup, sağ tarafında ise kamusal alan bulunmaktadır. Gözetleme sisteminin bakış ve görüş açısı (g.1) şeklinde ifade edilmektedir. İhlal söz konusu olan durum ise, gözetleme sistemlerinin bakış açısının özel mülkiyet sahasına değil, kamusal alana müdahil olmasıdır. Gözetleme sisteminin görüş Özel Mülkiyet sahasının içini izleyecek halde olduğu taktirde, özel mülkiyete yapılmış olan tecavüzün kayıt altına alınabildiği ve delil toplanabildiği bilinmektedir. Özel güvenlik firmalarının suç işlendiği durumlarda emniyet güçleriyle iletişime geçmesi ve eşkâl tespit edildiği göz önünde bulundurulursa, bu duruma rağmen görüntüleme cihazlarının kamusal alana doğrultulması (mobese kameraları hariç) mahremiyet tartışmalarını uzun süre gündemde tutacak gibi görünmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. Maddesi gereğince koruma altına alınan Özel Hayatın Gizliliği koşulu, bu yasalar Avrupa Birliği’ne uyum süresince halen ülkemizde yürürlüğe girmediğinden ötürü ve Türk Ceza Kanunu’nun CCTV kameralara açıkça değinmemesi sebebiyle muallaktadır. Şu an için ülkemizde, valilik genelgeleri ile bu prosedürler ilerlemektedir. Zilyedin taşınır ve taşınmaz mülkünün koruma görevinin öncelikle kendisine ait olması sebebiyle, taşınmaz mülke kamera sistemleri yerleştirilmesi devam edecektir. Kameraların yerleri çok dikkatle seçilmeli ve sadece belirlenen maksadı karşılayacak şekilde konumlandırılmalıdır.((Hakan Özalp, CCTV sistemlerinde özel hayatın gizliliğinin korunması. (erişim 04.11.2015) )). Daha önce maksadın aşıldığı durumlarla karşılaşılmış ve bu vakıalar basına yansımıştır.


Sesli, görüntülü ve bilgi odaklı yapılan bütün veri toplama çalışmalarının kişisel ve kitlesel siber gözetim faaliyeti altında yer aldığını söylemek gerekmektedir.


Şirketlerin Çalışanlarını Gözetimi

CCTV or surveillance operating in office
CCTV or surveillance operating in office

Şirket çalışanları üzerinde veri toplama eylemi her geçen gün artar hale gelmektedir. Bunun belli başlı sebep ve yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar başlıca şu şekildedir:

  • Çalışanları Siber Gözetim
  • Kişisel Görünüm ve Üst Aranması
  • Görev Dışı Davranışı Engelleme
  • Uyuşturucu ve Alkol Testi
  • Yalan Makinesi Testi
  • Psikoloji ve Kişilik Testleri
  • İşe Alım Öncesi Araştırma

İşçilerin iş yerlerinde izlenmesi, internet ve telefon erişimlerinin denetlenmesi hususlarını düzenleyen bir sözleşmesi bulunmayan Uluslararası Çalışma Örgütü, bu alandaki eksikliği gidermek amacıyla bir Davranış Kodu oluşturmuştur. Davranış kodu, bilgisayar yazılımları, kameralar, şirket telefonları,ve gönderilmiş e-postalar incelenmek suretiyle, eski çalışanlar, iş başvurusunda bulunanlar ve mevcut çalışanları gözetim altında tutmayı ön görmektedir.((F. Burcu Savaş, “İş Hukukunda Siber Gözetim“, 100. (erişim 04.11.2015) )) Davranış kodunda geçen  değerlerin yaptırım gücü olmayıp, bu kuralların uygulanması devletlerin ve iş verenlerin vicdanına teslim edilmiştir. Buna göre etik olan ve bir çok ülkede uygulanan yöntemler mevcuttur.

Uluslararası Emek Örgütü beyannamesine göre mühim olan bir gereklilik söz konusudur. İş veren tarafından, çalışan, işe alınacak aday veya eski çalışanlardan, gözetim süresince toplanacak bilgilerin kendi rızalarıyla toplandığına dair açık ve yazılı bir şekilde izin alınması zorunlu hale getirilmiştir.((International Labour Office (erişim 04.11.2015) ))


Kısa bir süre önce gündeme gelen bir haberde, İsveç‘te bulunan ve yüksek teknoloji ürünleri üreten Epicenter isimli şirket çalışanlarının deri altına RFID çip takıldığına dair gelişmeler yer almıştır.((İsveç’te Çipli İnsan Dönemi Başladı. (erişim 04.11.2015) )) Teknik olarak bilindiği üzere bu çip vasıtasıyla 24 saat boyunca çalışanın nere olduğu tespit edilebilmektedir. Bu durum, halen tartışılmakta olan mahremiyet konusunu gündeme getirmektedir. Bu icadın ilk olarak nesli tükenmekte olan vahşi hayvanlara, arabalara ve kaybolma ihtimali olan evcil hayvanlara takıldığı göz önünde bulundurulursa, gelişen teknoloji ve ahlaki değerlerin zorlanması arasındaki çizginin silikleştiği görülecektir.


Hassas alanlarda özel müşterilere  hizmet veren şirketlerin, iş sürecine girişmeden aday hakkında bilgiler toplaması ve bu kişilerin yalan testi, kişilik testi gibi süreçlerden geçirilmesi hadisesi yabancı olduğumuz bir durum değildir. Aynı şekilde siber gözetimin işe alım gerçekleştikten ve çalışanın işten istifasından sonra dahi devam etmesi, uygulama sonunda sakıncalı görülen çalışanların işten çıkartılması söz konusudur.((The Latest on Workplace Monitoring and Surveillance. (erişim 04.11.2015) ))


enron company

Bilinen en büyük iflas ve skandal olaylarından biri, Enron isimli A.B.D menşeli enerji şirketinin çöküşüdür. 2000 yılında Financial Times tarafından ‘Yılın En İyi Şirketi” seçilen Enron, 2002 başında hisseleri bir kaç cent’e düşmesi sebebi ile iflas etmiştir. Olayın araştırılması ve usulsüzlüklerin bulunması için kurulan komisyonlardan birisi, şirket içi mailleri iflastan 3,5 yıl geriye dönük olacak şekilde analiz etmiştir. Bu araştırma esnasında, şirket çalışanlarının karakter analizi, alışkanlıkları, bilgi düzeyleri, sosyal eğilimleri, şirket içi ilişkileri NLP (Natural Language Processing) adı verilen bir sosyal ağ araştırma tekniği kullanılarak ortaya çıkarılmıştır. Ardından fark edildiği üzere 15 yılda ülkenin 7. büyük şirketi haline gelen Enron şirketi, kendi çalışanlarının yozlaşmışlığı sayesinde batmıştır. Battığı sene, 40 ülkede 21.000 çalışanı olan kuruluşun gelir gider rakamlarında kasıtlı oynamalar yaptığı tespit edilmiştir. Peki bu yozlaşmış çalışanlar kimlerdir? Hangi sıklıkla görüşmüşlerdir? Yolsuzluk gerçekleştiği vakitlerde hangi çalışanlar arasında mail trafiği artmaktadır? Şeklindeki sorulara cevaben toplanan veriler suçun işlendiği tarihlerle üst üste konulduğunda verilerin, bilgi niteliği kazandığı ve örtüştüğü noktaya gelinmiştir. Bu milat taşından sonra, artık büyük şirketlerin çalışanları üzerinde, sosyal ilişkilerin ve verimliliğin tespiti amaçlı çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.((Jana Diesner vd., Exploration of Communication Networks from the
Enron Email Corpus. (erişim 04.11.2015) ))


Sesli, görüntülü ve bilgi odaklı yapılan bütün veri toplama çalışmalarının kişisel ve kitlesel siber gözetim faaliyeti altında yer aldığını söylemek gerekmektedir.


Şirketlerin Tüketicileri ve Kullanıcıları Gözetimi

Şirketlerin yapmış olduğu veri toplama ve siber gözetim faaliyetlerine değineceğiz. Bu veriler basitçe üç sınıfa ayrılmaktadır: anonim veri, özel veri ve gizli veri.((Definition: Anonymous Data. (erişim 04.11.2015) ))
((Anonymous vs Private vs Confidential Data. (erişim 04.11.2015) ))

  • Anonim Veri: Toplama sonucu hiç bir makul kişiyle bağlantısı kurulamayacak ve özel,gizli veri içermeyen bilgi yığınlarından oluşmaktadır.
  • Özel Veri: Toplama sonucu makul kişilerle ilişkilendirilebilir ve içeriğinde sağlık durumu, finansal durum, politik görüş ve eğitim durumu gibi makul bir kişi ile alakalı bilgiler barındıran veri yığınlarından oluşmaktadır.
  • Gizli Veri: Kişiye yönelik spesifik araştırmalar sonucu elde edilen ve parola korumalı bilgisayar dosyaları, şifreler, şifreli mesajlar, aleyhte kullanılabilecek türden veriler gibi sır içerikli bilgiler barındıran veri yığınlarından oluşmaktadır.

Sosyal Medya denildiği zaman akla gelen bir kaç şirket mevcuttur. Bu şirketlerin kullanıcıları hakkında topladıkları anonim ve özel verileri incelemeden önce, 2015 Ocak Ayın’da en çok kullanılan Sosyal Medya araçlarını ve hangi ülkelerin kullanımda daha aktif olduğuna göz atalım.

http://www.smartinsights.com/social-media-marketing/social-media-strategy/new-global-social-media-research/
(Tabloları Üzerine Tıklayarak Büyütebilirsiniz)
http://www.smartinsights.com/social-media-marketing/social-media-strategy/new-global-social-media-research/
(Tabloları Üzerine Tıklayarak Büyütebilirsiniz)

Global social media research summary August 2020

Yukarıda bulunan tablolarda görüldüğü üzere Türkiye her platformda ilk dört sıraya girmeyi “başarmış” vaziyettedir. Tabî olarak bu derece yüksek kullanım oranları, diğer ülkele vatandaşları üzerinde olduğu gibi, kendi vatandaşlarımız hakkında toplanan anonim ve özel veri miktarını da arttırmaktadır.


Spesifik olarak platformlar üzerine konuşacak olursak, yukarıdaki her hizmetin reklam verenlerin kullanımına sunulmuş panelleri mevcuttur. Bu paneller sayesinde, kullanıcılar üzerinden toplanan veriler reklam verenler için “hedef kitle” oluşturmaya yaramaktadır. Hedef kitle, reklamın hitap ettiği tüketici/kullanıcı profili anlamına gelmektedir. Facebook özelinde baktığımızda, bir reklam verene sunulan imkanlar arasında, hedef kitle ile bağdaşan paremetrelere göre reklam hazırlayabilmek yer almaktadır.

Facebook Hedef Kitle ve Demografik Bilgi
Facebook reklam veren paneli

Görüldüğü üzere, bu imkanların reklam verenlere tanınabilmesi için sürmekte olan anonim ve özel veri depolama faaliyetleri, makul kişiler olarak şahısları direkt olarak az ilgilendiriyor olsa dahi, istatistiksel değerler oluşturmak bakımından vatandaşlar hakkında siyasi eğilimleri, ilgi alanları ve eğitim seviyeleri gibi önemli analizler ortaya çıkarma kapasitesine sahiptir. Bu ve benzeri önemli kriterlerin matematiksel olarak ifade edebilir hale gelmesiyle big data oluşmaktadır.


Söz konusu uluslararası şirketler ve sözleşmeleri (kanunları) olduğu zaman ve bu ilkeler ülke yasalarından yukarıda tutulduğu an, dünya ülkeleri ancak bu sitelerin kullanımının doğuracağı zararlara karşı vatandaşlarını uyarma veya erişimi engelleme yoluna gitmektedirler.


Edward Snowden tarafından sızdırılan National Security Agency gizli belgeleri kaynak gösterilerek EU The Safe Harbour Framework tarafından bütün Avrupa Birliği Vatandaşları Facebook kullanımı yönünde uyarılmıştır.((Samuel Gibbs, Leave Facebook if you don’t want to be spied on, warns EU. (erişim 04.11.2015) ))


2015 Aralık Ayı’nda gerçekleşen San Bernardino saldırısının ardından, saldırıyı gerçekleştiren faillerden Malik’in, IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi ile Facebook üzerinden iletişime geçtiği ve saldırıdan önce gönderilen mesajları sildiği medya gündemine gelmiştir. Bu olayda Federal Polislerin Malik’in silinmiş Facebook mesajlarına ulaşmış olması, şu anlama gelmektedir; Sosyal Medya üzerinden iletilen mesaj, fotoğraf vb.. bütün veriler, kalıcı olarak silinmemek üzere sunuculara kayıt edilmektedir. Kullanıcılar bu içerikleri sildiklerini düşünürken, aslında sadece görünürden kaldırmaktadırlar.((FBI investigating San Bernardino attack as an act of terrorism (erişim 30.01.2016) ))


Facebook ile Twitter kullanıcılarından toplanan verinin arasındaki fark şöyle izah edilmektedir; Facebook kullanıcıları “ortak ilgi alanları ve insan ilişkileri etrafında toplanırken yaptıkları paylaşımları çok seçenekli gizlilik ayarları ile yapabilmektedir. Twitter kullanıcıları ise sonsuz elden (3. kişiler ve ötesi) geçmiş olma ihtimali olan “ortak fikir” etrafında anlık tepkiler halinde toplanmaktadır. Kullanıcı tweetleri gizli olmadığı sürece atılan her tweet evrensel niteliğe sahiptir ve Dünya’da ki her kullanıcı tarafından retweet edilebilir veya favorilere alınabilir. Bu tablo göz önüne alındığında aşağıda bulunan grafikte anlatmaya çalıştığımız durum meydana gelmektedir.

facebook ve twitter

Tablonun sol kısmında yer alan mavi çizgiler, Facebook kullanıcısı olan insanların gerçek sosyal ilişkilerini temsil etmektedir Bu bağlantılar Facebook dışında veya içinde gelişmiş olabilir. Turuncu renkli zayıf bağlantılar ise, sonradan sahiplenilmiş ortak paydaları ifade etmektedir. Turuncu hatlar mavi hatlara dönüşebilmektedir.

Tablonun sağ kısmında yer alan fikir sahibi, 140 karakter ile ifade ettiği anlık tepkiyi kendisinin dahi haberi olmadan sonsuz eller vasıtasıyla kalabalık kitlelere ulaşabilecek vaziyettedir.

Her iki mecra enformasyon kirliliğine sahiptir ve kullanıcılar gerçek kimlikleri ile paylaşım yapmak mecburiyetine sahip değildirler. Fakat bu iki platform hukuki süreçler işlemediği sürece kullanıcıların hüviyet bilgilerine ihtiyaç duymamakla birlikte, yeniden pazarlama ve kişiselleştirilmiş reklam paylaşımı için internette bıraktığımız izleri(çerezleri) depolamaktadır.((Yasin Kaplan, Yeniden Pazarlama (ReMarketing) Nedir? Ne işe yarar? (erişim 04.11.2015) )) Tarayıcınızın gizli modu açıkken internette gezmediğimiz sürece, sizin ayakkabı satın almak üzere olduğunuzu yaklaşık 2, 3 şirket daha önceden bilebilmektedir. Gezindiğiniz web sayfaları, soysal medya mecralarında bize o ayakkabıyı satın aldırmaya yönelik reklamlar göstermektedir.


Yandex Metrica vasıtasıyla özel kodları kendi web sitesine yerleştiren kullanıcılar, ziyaretçilerin web sitelerinde dolaşırken ne yaptıklarını görüntülü şekilde izleme olanağına sahip olmaktadır. Ayrıca Google Analystics‘in gelişmiş ara yüzü, ziyaretçiler hakkında kuvvetli anonim bilgileri site sahipleri ve kendi yararına toplamaya devam etmektedir.


Başka bir dikkat çekici konu. İki ayrı televizyon markasının yarattığı skandallar ile ilgilidir. Bunlardan ilki 2015 yılında Samsung Smart TV hakkında ortaya atılan iddialar ile ilgilidir. Akıllı televizyonlar ses komutları ile çalışmaktadır. Doğal olarak karşı tarafın insan/makine fark etmeksizin, sizin konuşup konuşmadığınızı anlayabilmesi için sizi sürekli duyması gerekir. Bu sürekli duyuş esnasında akıllı televizyonunuzun duyduğu 500 kelimeden hangisinin -sesi aç, kanalı değiş, kapat veya aç- tarzında bir emir/komut olduğunu anlayabilmesi için, kullanıcıyı sürekli olarak dinliyor ve duyduklarını kaydediyor olması gerekir. Ardından televizyonunuz bu konuşmaların içerisinde yer alan emirleri bulmak üzere analizi başlatır, internet bağlantısı var ise konuşma kayıtlarını Samsung sunucularına göndermektedir. Ortaya atılan iddialar bu konuşma verilerinin şifrelenmeden sunucuya yüklendiği yönündedir.((Disable this feature to stop your Samsung Smart TV from listening to you erişim 20.02.2015)) Akıllı telefonlarımızda yer alan Siri vb.. sesli komutlar ile çalışan uygulamalarda aynı şekilde faaliyet göstermektedir.

Diğer bir skandal ise LG marka televizyon kullanıcılarının televizyon kullanırken gösterdiği alışkanlıklarının televizyon tarafından kayıt altına alınması ve LG sunucularına gönderilmesidir. Bu verilerin arasında ne tür yayınların hoşunuza gittiği, hangi siyasi kanada yakın kanalları izlediğiniz gibi kritik bilgiler yer almaktadır. Firmanın bu skandala cevabı ise ilgili fonksiyonlar kapalı dahi olsa televizyonun alışkanlık verilerini sunucuya göndereceği fakat sunucunun bu verileri saklamayacağıdır.


Bilinen diğer bir husus. GSM Operatörlerinin müşteri hizmetleri hattında kullandığı uygulamadır. Sesli imza veya ses tanıma adı verilen bu uygulama, operatör müşterilerinin hızlı bir şekilde kimliklerini doğrulaması ve doğrudan çağrı merkezi elemanına ulaşabilmesi için kullanılmaktadır. Bu uygulamada yer alan ve mahremiyet algısını zedeleyen noktanın şu olduğu iddia edilmektedir; Şahıs, bir defaya mahsus olarak sesini GSM operatörünün ses tanıma sistemine tanıttığı taktirde, başkasının adına kayıtlı ve aynı GSM operatörüne ait hat kullanarak bir telefon görüşmesi yapsa dahi, ilgili kişinin o esnada o telefonu kullandığı operatör tarafından bilinmektedir.


Geçtiğimiz dönemde TTNET, Phorm adı verilen bir şirket ile anlaşarak, bütün TTNET kullanıcılarının ziyaret ettiği siteleri onlara sormadan kayıt altına almış ve onlara kişiselleştirilmiş reklamlar sunmuştur. Bu durum tartışma konusu olmuş ve en sonunda bu şirket Türkiye ofisini kapatma kararı almıştır.((Merve Kara, Tartışmalı reklam hedefleme girişimi Phorm, Türkiye ofisini kapatıyor (erişim 04.11.2015) )) Sonuç olarak TTNET ve Phorm, Bilgi Teknolojileri Kurumu tarafından bir takım cezalara çarptırılmıştır.((BTK’dan Phorm ve TTNET’e Ağır Ceza (erişim 04.11.2015) ))


Sesli, görüntülü ve bilgi odaklı yapılan bütün veri toplama çalışmalarının kişisel ve kitlesel siber gözetim faaliyeti altında yer aldığını söylemek gerekmektedir.


Devletlerin Potansiyel Suçluları ve Mahkumları Gözetimi

mobese
sevanonurduman.com

Bu tür gözetim uygulamalarının temel dayanağı “kamu güvenliği” olup, ilk etapta ülke vatandaşlarının tamamının sicil, şecere ve mülkiyet kayıtları gibi verilerini arşivlemek özelinde işlemektedir. Bu uygulamanın sınırları genişletilerek özellikle bir etnik guruba, dini cemaate veya siyasi gruba karşı olarak yapılmasına literatür de “fişleme” adı verilmektedir. Hukuki bir gerekçe ile şahısların güvenlik birimlerince gözetim altına alınmasına “takip” bu gözetimin elektronik yollar ile yapılmasına “teknik takip” denilmektedir.

Fakat şu da bir gerçektir ki gözetim araçları zaman zaman baskı ve güç unsuru olarak kullanılmaktadır. Konu rejimi tehdit etmeye geldiğinde ise, devletler refleks olarak potansiyel suçlulara müdahalede bulunur. Fakat, özgürlükleri sınırlaması ve toplum açısından hassasiyeti bakımından dikkat edilmesi gereken konu ise kimlerin potansiyel suçlu olduğu tanısının hangi bulgulara göre konulduğudur.

Söz konusu potansiyel suçluların iletişiminin kontrol altına alınmasına geldiğinde ise kabaca dört yöntem kullanılmaktadır:

  1. Yazılım Vasıtasıyla (Uygulama veya Multi Medya mesaj gönderilerek yapılabilir)
  2. Havadan Frekans Yakalama
  3. Haberleşme Uydularına Müdahale
  4. Operatörlerin Santral Kayıtları

İlk adımda, kimlerin potansiyel suçlu olduğunun tespiti için kullanılan hukuki dayanaklara ve yapılan siber gözetim çalışmalarına bakalım:

  1. Terörle Mücadele Kanunu
  2. Organize Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu

Bu kanunlar tarafından beslenen gözetim teknikleri arasında normal takibin yanı sıra, teknik takip (siber gözetim) ismi verilen bir uygulama kullanılmaktadır. Operatörlerin Santral Kayıtları ve Havadan Frekans Yakalama, veri toplanırken kullanılan iki ana kaynağı oluşturmaktadır.((Bahadır Atasoy, 80 bin potansiyel suçlu! (erişim 04.11.2015) )) ((Telefon dinleme hakkında her şey! (erişim 04.11.2015) ))


Operatörlerin Santral Kayıtları konusu, GSM şirketlerini ilgilendirmektedir. Haziran 2014’te basına yansıyan bir haberde, Dünya’nın en büyük GSM firmalarından biri, bazı ülkelerin, herhangi bir izin olmaksızın, insanların telefon konuşmalarına ulaştığına dair bir iddia yer almıştır. Bu ülkelerin ismini açıklamayan firma, Arnavutluk, Mısır, Macaristan, Hindistan, Malta, Katar, Romanya, Güney Afrika ve Türkiye’nin ileride tele kulak ve özel hayatın ifşası yönünde olaylarla muhatap olabileceğini belirtmiştir. ((Vodafone reveals governments are recording private mobile phone calls without permission. (erişim 04.11.2015) ))


Bu mesele etik ve demokratik açıdan sakıncalı bulunduğundan ve özel hayatın gizliliğine gölge düşürdüğünden hassas olarak ele alınmalıdır. Bu bağlamdan bakıldığında, sade vatandaşları suçlu kisvesinden çıkaracak ve bu uygulamalardan koruyacak yapı, devlet adı verilen mekanizmadır. Ancak bu uygulamaların şiddetle devam etmesine olanak veren ve zafiyetleri makul kılacak olan da devlet mekanizmasıdır.


Bu yöntemler ile operatör kayıtlarına ulaşabilmek mümkün olsa dahi bu işlem hukuki süreç gerektirdiği ve zaman aldığı için, Terörle Mücadele Kanunu ve Organize Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu yetkilerinden beslenerek 2. Yöntem olan Havadan Frekans Yakalama yöntemi kullanılmaktadır. Genelkurmay Elektronik Sistemleri Komutanlığı’nın Israel Aerospace Industries isimli firmadan ihale ile satın aldığı teknik takip cihazı, aynı anda bir çok potansiyel suçluyu dinleyip, kayıt altına alabilmektedir. Bu cihazın kullanımı 2008 yılından beri terörle mücadele kapsamındadır ve amacı dışına çıkmayacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanılmaktadır. Dinleme esnasında ise dinlenen potansiyel suçluların durumu anlama ihtimali bulunmamaktadır.((Orgeneral Aslan Güner dinlememiş! (erişim 04.11.2015) ))


Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın DEVA ismini verdiği Detaylı Veri Analizi sistemi ise vatandaşların mal varlığı, eğitim durumu, akrabalık ilişkileri ve istihbari kayıtları gibi salt kişisel verilerinin depolandığı yazılımdır. Yakın zamanda görülen davalarla bu birimler ve faaliyet kapasiteleri hakkında daha detaylı bilgiler ortaya çıkmaktadır.


Amerika Birleşik Devletleri’nin Milli Güvenlik Bakanlığı NSA, tüm Amerikan Vatandaşlarının telefon kayıtlarına 1 Haziran 2015 tarihine kadar kanunlara dayanarak ulaşabilirken, yasanın geçerlilik süresini uzatmak üzere yapılan girişimde USA Freedom Act hareketi ile bu duruma karşı çıkılmış ve yasanın yenilenmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Fakat bu ön almadan sonra prosedürlerin geri çekilip çekilmediği bilinmemektedir. Şu an, inceleme gerekçesiyle toplu olarak bütün vatandaşların telefon kayıtları NSA tarafından GSM şirketlerinden talep edilememektedir. Ancak, terör örgütleriyle bağlantısı olduğu gerekçesiyle bireysel olacak şekilde işlem gerçekleştirilebilmektedir. Bu tarihten önce elde edilmiş kayıtlar hakkındaki muamma devam etmektedir.((Abhimanyu Ghoshal The NSA is no longer authorized to spy on US citizens — for now. (erişim 04.11.2015) ))


Aynı şekilde Yahoo, Google gibi servisler kullanılarak A.B.D dışından gönderilen e-postaların ve uluslararası telefon konuşmalarının anti terörizm ve milli güvenlik gerekçesiyle FBI tarafından incelendiği bilinmektedir. Fakat, Edward Snowden’in sızdırdığı ve ABD’nin Milli Güvenlik Bakanlığı’nı ilgilendiren belgelerde programın amacı dışına çıkıldığı gözükmektedir. Telekomünikasyon firmalarının gönüllü olarak programa dahil olmaları sebebiyle açılan davalar durumun yasa dışı olma ihtimalini akıllara getirmektedir.


WASHINGTON - MARCH 09: Surrounded by members of Congress and Cabinet members U.S. President George W. Bush signs the H.R. 3199, USA PATRIOT and Terrorism Prevention Reauthorization Act of 2005 in the East Room at the White House March 8, 2006 in Washington DC. The reauthorization of the Patriot Act had come under criticism from some in Congress for the potential to infringe of civil liberties but was pushed by the Bush administration as essential for fighting terrorism. (Photo by Mark Wilson/Getty Images)
Photo by Mark Wilson/Getty Images

ABD örneğinin bu faaliyetleri hangi program ve gerekçeler altında yürüttüğünü inceleyelim. 2001 yılını hatırlayalım. Terör olayları hasebi ile, George W. Bush ve hükumeti, Amerikan Vatandaşları ve Amerika’da yaşayan yabancı kökenli vatandaşlar üzerinde bir takım tedbirler almıştır. Bu tedbirleri içeren kanunların geneline Patriot Act denilmektedir. Bu tedbirlerin siber gözetim kısmının yer aldığı programa ise PRISM (US-984XN) adı verilmektedir. Bu programın özelliği terör ile bağı olan-olmayan herkesin kişisel bilgilerinin elde edilmesini sağlamasıdır. Basına sızdığı kadarıyla bu tür bilgilerin Microsoft, Google, Apple, Yahoo gibi şirketlerden temin edildiği ortaya çıkmıştır. Sonrasında Amerikan Hükumetine karşı, iç casusluk suçlamaları başlamıştır. NSA’in kontrolünde olan bu araç, Gmail, Facebook, Outlook kullanıcılarının verilerini toplamak için dahi kullanılmaktadır. Fakat internete sızan belgelerde, The Guardian ve The Washington Post gazetelerinin yayınladığı haberlerde görüldüğü üzere, NSA’in Facebook ve Google sunucularına “direk erişimi” mevcuttur. Söz konusu sadece bu iki şirket ile sınırlı kalmamaktadır. Taraflar bu duruma açıklık getirmek için “hakkında mahkeme kararı olan veya özel hedefler” üzerinde erişim olduğu yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Gelen eleştiriler Amerikan Vatandaşlarının anayasal haklarının hükumet tarafından çiğnendiği yönündedir. ((Joshua Kopstein Everything you need to know about PRISM. (erişim 04.11.2015) ))


Britain's Britain's GCHQ

İngiliz hükumetinin, İnsan Hakları gurupları üzerinde yaptığı yasa dışı siber gözetim çalışmaları ve NSA ile 7 yıl süren istihbarat alışverişinin Edward Snowden tarafından ifşasının ardından bu çalışmalar IPT tarafından kanunsuz bulunmuştur. İngiliz Hükumeti istihbarat servisleri MI5 ve GCHQ, Snooper’s Charter diye bahsedilen bir yasa sayesinde bu gözetimi gerçekleştirmektedirler. Bu yasanın, internet kullanıcılarının 1 yıllık ayrıntılı internet geçmişlerini izleme yetkisini kapsayacak şekilde revize edilmesi tartışılmaktadır. ((Owen Bowcott, GCHQ’s surveillance of two human rights groups ruled illegal by tribunal. (erişim 04.11.2015) )) ((Snowden Effect: Intel Agency Restrictions Reflects Global Spying Crackdown. (erişim 04.11.2015) ))


Edward Snowden’in ifşa ettiği belgeler arasında yer alan ayrıntıdan biri şu şekildedir: 2008 Kasım ayında İngiliz İstihbarat Sevisi GCHQ yaklaşık 10 dakikalık bir sürede BBC, Reuters, the Guardian, the New York Times, Le Monde, the Sun, NBC ve the Washington Post gibi haber servisi çalışanlarına ait 70.000 e-postayı 10 dakikadan az bir sürede Avrupa ve Amerika Kıtası arasında bulunan dev fiber kablolardan ele geçirmiştir.((James Ball, GCHQ captured emails of journalists from top international media. (erişim 04.11.2015) ))


2015 Eylül ayında Edward Sowden’in sızdırdığı belgelerde yer alan Karma Police isimli operasyon aynı şekilde İngiliz kamuoyunda büyük rahatsızlık yaratmıştır. İngiliz İstihbarat Servisi GCHQ 2008 yılından itibaren, İngiltere’de yaşayan ve internete bağlı bütün kullanıcıların ziyaret ettikleri web sayfalarını arşivleyerek herkes hakkında kullanıcı profili ortaya çıkarmıştır. Aynı dönemde başlayan diğer bir etkili faaliyet ise, Kod Adı Blazing Saddles olan faaliyettir. Birleşik Krallık içerisinde yayın yapan bütün radyo programlarını dinleyen bu yazılım, olası bir gizli mesajın radyo programları aracılığıyla ölü hücrelere, suç gruplarına veya krallık içerisinde bulunan başka ülkelerin ajanlarına tetikleyici açık istihbarat olarak iletilme ihtimaline karşı, bütün radyo yayınlarını gözetim altına almıştır. ((James Ball, ‘Karma Police’: Illegal GCHQ operation to track ‘every visible user on the internet’. (erişim 04.11.2015) ))


Protesters holding placards reading "Say no to mass surveillance" take part on May 4, 2015 in Paris in a demonstration against the government's controversial bill giving spies sweeping new surveillance powers, deemed "heavily intrusive" by critics. AFP PHOTO / ALAIN JOCARD (Photo credit should read ALAIN JOCARD/AFP/Getty Images)
Photo credit should read ALAIN JOCARD/AFP/Getty Images

Fransa’da 2015 Ocak ayında gerçekleşen ve 17 kişinin ölümü ile sonuçlanan Charlie Hebdo terör olaylarının ardından, kamu desteğiyle yasallaşan uygulama ile birlikte, Fransız İstihbarat Servisi DCRI terörist gruplarla bağlantılı olduğu tahmin edilen kişilerin elektronik cihazlarına “Keylogger” denen ve 4 yıl süreyle klavyeden basılan her tuşu kayıt edecek olan yazılımları mahkemeye başvurmadan uzaktan yükleme yetkisine kavuşmuştur.

Fransa Başbakanına, 9/11 saldırılarından sonra A.B.D’nin yürürlüğe getirdiği Patriot Act gibi işleyecek olan bu sistem sorulduğunda ise şöyle cevap vermiştir:

A.B.D kadar şiddetli siber gözetim yapacağımızı iddia edenler yalan söylüyor. Manuel Valls

Ardından Atlantico news isimli Fransız haber sitesinde yapılan bir ankete göre, Fransız kamuoyunun sadece %35’lik bir kısım düzenlemeye karşı çıkmaktadır. Bu durumdan anlaşılacağı üzere, terör eylemleri devletleri daha kontrolcü vatandaşları ise duygusal düşünür hale getirebilmektedir.((AFP, French politicians approve sweeping new spying powers months after Paris terror attacks. (erişim 04.11.2015) ))


north korea survelliance

Başka bir emsal, Kuzey Kore‘nin geçtiğimiz 3 yıl içinde £6.22 milyon harcama ile Çin Halk Cumhuriyeti’nden 85,570 mobese kamerası satın alarak ülkeyi İngiltere’de mobese kameralarıyla tesis edildiği gibi Truman Show‘a çevirmesidir.((Güney Kore, Chosun Ilbo Gazetesi)) Siber gözetim gerçekleştirdiği esnada, bahane olarak rejim karşıtlığı yapan suçlular ve ülke dışına kaçma potansiyeli olan vatandaşlar gösterilmektedir.((Julian Ryall, North Korea steps up surveillance of citizens with 16,000 CCTV cameras. (erişim 04.11.2015) ))


Gözüktüğü üzere ülke içi hedef alınacak şekilde yapılan siber gözetim çalışmalarının amacı istihbarat toplamaktır. Referans olarak insan hakları ve özgürlükler gözetilmediği sürece bu faaliyetlerin sınırlarını belirleyen çizgiler olmayacaktır.


panoptikon

Potansiyel suçluların nasıl gözetlenebileceğini inceledik. Şimdi ise, tecrit altındaki suçluların gözetimini inceleyeceğiz. Basitçe sınıflandıracak olursak bu kişiler hapis olan ve şartlı tahliye edilen suçlular olarak iki kısma ayrılmaktadır. Hapishanelerin suçluları toplumdan alıkoymasının yanı sıra, ıslah ve toplumsal fayda gibi amaçlara hizmet etmeleri için yapılan düzenlemeler mevcuttur. Mahkumların sürekli olarak “izlendikleri” algısına sahip olmaları ve bu algının yarattığı baskıya dayanarak suçlular üzerinde otokontrol mekanizması gelişmesini sağlayacak yeni ve eski tecrit yöntemleri denenmektedir. Bunlardan en çok bilineni Jeremy Bentham‘ın panoptikon isimli mimari eseri 18.yy’da yorumlamasıdır.

Temel olarak en az sayıda muhafız ile en çok sayıda mahkumu denetlemek amacı güden bir nezarethane fikri güdülmüştür. Bu amacı yazarın konudan bahsederken kullandığı şu sözlerden anlayabiliyoruz:

Söz konusu olan yakalanacak fareden daha fazla sayıda kedi barındırmaktır. Jeremy Bentham

Bu fikri nedeniyle Jeremy Bentham meseleyi tarihsel ve hayali nedenlere dayandırmakla ithaf edilmektedir. Bunun sebebi ise Jeremy Bentham’ın kardeşi Samuel Bentham’ın mimari sınırlarını çizdiği panoptikon’un Jeremy Bentham tarafından teoride tüm ulusal kurumlara ve topluma uygulanmasıdır. ((Jeremy Bentham, Catherine Pease – Watkin, Simon Werret, Barış Çoban ve Zeynep Özarslan. Su Yayınları, 2008.))

Panoptikon’da Samuel Bentham’ın toplumdaki sınıf ayrımını ve bu ayrımı disipline ediş modeli şöyle geçmektedir:

Ortodoks mimarisinin geleneksel biçimleri korunmuştu, ama içeriği değiştirilmişti. Kutsal yer locaya dönüştürülmüştü, papazlar yerine, Rus soyluları iktidarın ayrıcalıklı mekanını işgal edeceklerdi. Samuel Bentham

Ortaya attığı mutlakçı temelleri ve günümüz toplumundaki yansımaları düşüne duralım. Öncelikli olarak “gardiyanlara kim gardiyanlık yapacak” sorusuna, yazının ilerleyen kısmında değiniyor olacağız.


Ceza Evinde İnfaz ve siber gözetim yöntemleri haricinde, Konutta İnfaz yöntemleri 2008 yılından bu yana ülkemizde, daha öncesinde ise diğer ülkelerde kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntem Elektronik Kelepçe kullanılarak uygulanmaktadır. Mahkûmun konum, ses ve kanındaki alkol verileri anlık olarak Ankara’da bulunan Elektronik İzleme Merkezi’ne aktarılmaktadır. Burada bulunan görevliler, kelepçenin çıkarılması veya ihlal sınırlarının dışına çıkması halinde mobil birimlere haber vermektedir. Bu sistemin kullanılış biçimi diğer ülkelerde olan kullanım ile aynıdır.((1300 kişi elektronik mahkûm. (erişim 04.11.2015) ))


İstihbarat Teşkilatlarının Devlet Liderlerini ve Önem Arz Eden Kişileri Gözetimi

http://nsnbc.me/2015/01/21/spying-german-banana-republic
http://nsnbc.me/2015/01/21/spying-german-banana-republic

NSA ve CIA ait gizli belgeleri sızdırmasından sonra ülkeden kaçan Edward Snowden’in danışmanı Ben Wizner, sızan belgeleri daha önce görmediğini fakat Almanya ve bazı ülkeler ile alakalı iddiaların farkında olduğunu, bu belgelerin gerçeklik içerdiğini söylemektedir. Konu ile alakalı Alman Sueddeutsche Zeitung gazetesinde yer alan bir haberde ise, sadece Angela Merkel‘in kişisel telefonunun değil, dönemin Maliye Bakanı Sigmar Gabriel ve bazı özel isimlerden oluşan 69 kişininde geriye dönük (2010-2012) telefon kayıtlarının bulunduğu yönünde iddialara yer verilmiştir. Yine aynı gazetede yayınlanmış başka bir habere göre, şu anki Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble siber gözetime maruz kalan kişiler arasında yer almaktadır.((WikiLeaks: US spied on Angela Merkel’s ministers too, says German newspaper. (erişim 04.11.2015) )) Konuyu ayrı bir boyuta çeken kuşku ise, 1999 yılında maliye bakanlığı görevinden ayrılan fakat o dönemden beri aynı telefon numarasını kullanmakta olan Oskar Lafontaine’in telefonu dinlenenler arasında olmasıdır. Oskar Lafontaine Sol Parti kurucularındandır ve Euro Birliği’nden çıkılması taraftarlarındandır. Bu vasıfları yüzünden NSA’in hedefi olduğu düşünülmektedir.


NSA tarafından üretilen XKeyScore isimli programın, Alman Hükumeti tarafından NSA işbirliği dahilinde Alman Vatandaşları’nın kişisel telefon mesajlarını takip etmekte kullanıldığının ortaya çıkması, Alman kamuoyunda özel hayatın gizliliği ve özgürlükler konusundaki tartışmaları beraberinde getirmiştir. Edward Snowden’in iddialarına göre, Alman İstihbarat Servislerinden BND ve BfV, NSA işbirliği ile bu programı kullanmaktadır. Üstelik NSA tarafından dinlendiği ortaya çıktıktan sonra böyle bir açıklama yapan Şansölye şu şekilde demeç vermiştir:

Artık soğuk savaş döneminde değiliz, bu tolere edilemez. Angela Merkel

Açıklama yaptıktan kısa süre sonra Alman Vatandaşları’nın NSA’in ürettiği bir program ile siber gözetim altında olduğu iddiaları ile karşı karşıya gelmesi manidar olup, acaba Alman Hükumeti ve Şansölye, belgeleri sızdıranlar tarafından ters köşeye mi yatırıldı sorusunu akıllara getirmektedir.((Samantha Stainburn, Germany used NSA’s XKeyScore spying software: magazine report. (erişim 04.11.2015) ))


http://www.winterpatriot.com/node/924
http://www.winterpatriot.com/node/924

2014 Soçi Olimpiyatları esnasında Rusya‘nın, atlet ve ziyaretçileri siber gözetim altında tutmak için SORM isimli programı kullanımı gündeme gelmiştir. Rus Hükumeti, Daha önceleri Sovyet sahasında KGB tarafından kullanılan bu sistem geliştirilerek, telekom firmalarından izin almaksızın siber gözetim yapabilecek hale getirilmiştir. Güvenlik uzmanı Andrei Soldatov‘un ifade ettiği kadarıyla, mahkeme kararı olmadan telekom firmalarına bu sistemi kuran Rus Hükumeti, etkinlik esnasında Rusya’da bulunan atlet ve ziyaretçilerin internet ve telefon hareketlerini siber gözetim altına almıştır.((AFP, Russia to spy on Olympic athletes, visitors. (erişim 04.11.2015) ))


japan spy
http://sputniknews.com/politics/20150731/1025263295.html

31 Temmuz 2015 tarihinde WikiLeaks isimli sızıntı hareketi, ABD ile yürütülen Hassas İklim Stratejisi ve ticaret ile alakası bulunan 35 Japon ismin hedef alınarak, NSA tarafından siber gözetim ile takip edildiğine dair belgeler yayınlamıştır. İddialar, 2006 tarihinden beri A.B.D’nin Doğu Asya Müttefiki olan Japon Hükumeti’nin ve iş adamlarının dinlendiği yönündedir. Dinlemeler esnasında kabinenin santralide hedeflenen merkezlerdendir. Bu konu gündeme geldiğinde, Japon Hükumeti’nin kabine sekreteri Yoshihide Suga, Japon Merkez Bankası, Mitsubishi ve gaz üretici firmaların, bu firmalarda çalışan önemli isimlerin telefon numaralarının bu santralde idare edildiğini açıklamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu bilgileri hangi amaçla topladığını soran Japon Hükumet yetkilileri ise, A.B.D’nin Tokyo Büyükelçiliği’nden yanıt alamamışlardır. Merak edilen ise, bu dinlemelerin, A.B.D’nin ulusal güvenliğine nasıl bir tehdit oluşturabileceğidir. Öyle gözüküyor ki, Japon Parlamentosu’ndan geçecek olan güvenlik tasarısı sadece Çin Halk Cumhuriyetini caydırmak için oluşturulmuş yasalardan ibaret olmayacak. ((Mina Pollmann, NSA Spying on Japan: The Fallout (erişim 04.11.2015) ))


Bu tür gelişmelerden sonra Amerika Birleşik Devletleri Temyiz Mahkemesi, NSA’in yasa dışı faaliyetlerde bulunduğunu ortaya koyan mahkeme kararlarını tersine çevirmiştir. Öyle gözüküyor ki, NSA bir süre daha, geri adım atmaksızın siber gözetim yolları ile müttefik hükumetlerden veri toplamaya devam edecektir. ((AP, Court reverses ruling that found NSA program illegal. (erişim 04.11.2015) ))


PHOTO: OLIVIER DOULIERY/BLOOMBERG NEWS
PHOTO: OLIVIER DOULIERY/BLOOMBERG NEWS

2015 Aralık ayının son günlerinde The Wall Street Journal’da yayınlanan bir habere göre, ABD’nin hakemlik ettiği ve İsrail ile İran arasında gerçekleşen Nükleer krizini takiben gelişen diplomatik süreç esnasında NSA, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve yardımcılarını yakın mercek altına aldı. Takibe takılan verilerin arasında Netanyahu’nun yardımcıları ile yaptığı telefon görüşmelerinin yanı sıra İsrailli bürokratların ABD’de bulunan milletvekilleri ve Musevi cemaatleri ile yaptığı özel telefon görüşmeleri dahi yer alıyor. Gelişmeler üzerine Beyaz Saray’dan yapılan açıklama ise “Biz NSA yetkililerine ne dinleyin dedik, ne de dinlemeyin…”. Daha önceden İsrail’in Haberalma birimlerinden Unit 8200 ve NSA arasındaki istihbarat ve teknoloji paylaşımına vurgu yapan yetkililer, durum risk taşısa dahi NSA’in kimleri gözetim altına alması gerektiğine otorite tarafından karar verilmediğini vurguladı.


Türkiye ile Almanya arasında krize sebep olan gelişme ise 2009 yılından beri Alman İstihbarat Servisi BND’nin “NATO Müttefiki” Türkiye’yi dinlemesidir. Almanya’da görev başında olan muhafazakar parti millet vekillerinden Hans-Peter Uhl, “dinlemek için iyi sebeplerimiz vardı” şeklinde demeç vererek, bu sebeplerin terörizm, insan kaçakçılığı ve yasa dışı uyuşturucu trafiğiyle alakalı olduğunu ifade etmiştir. Buna ek olarak Alman Focus Dergisi’nde yer alan habere göre 1974-1982 yıllarında Alman Şansölyesi olarak görev yapmış olan Sosyal Demokrat Helmut Schmidt, hükumeti döneminde Türkiye ile alakalı dinlemeleri onaylamıştır. Bu durum göstermektedir ki, gereklik atfedilen iş birliği teşkilatları ve bölgesel yapılanmalar, değil dış tehditlere karşı, iç muhasebelerde dahi müttefiklerini siber gözetim altına alabilmektedir.


Anlaşıldığı üzere ülke dışı hedef alınarak yapılan siber gözetim çalışmalarının amacı karşı istihbarat toplamaktır. Referans olarak Uluslararası Hukuk Kuralları ve anlaşmalar gözetilmediği sürece müttefiklerin bir öteki üzerindeki bu faaliyetlerinde sınırlarını belirleyen çizgiler olmayacaktır.


Sanrı, İç, Sahip

http://www.peterberthoud.co.uk/2013/12/worlds-first-security-camera-london/
http://www.peterberthoud.co.uk/2013/12/worlds-first-security-camera-london/

Mr. Norbury, Dünya’da ilk kez güvenlik amaçlı kamera sistemini icat eden ve Palmer’s Green, Londra’da kullanmaya başlayan kişidir. Kümesten birer birer kaybolan tavuklarını gözetlemek için geliştirdiği bu buluşun böyle bir vesile ile üremiş ve siber gözetim amacı ile bizleri takip ediyor hale gelmiş olması oldukça manidardır.((Peter Berthoud, A Forgotten Invention – World’s First Security Camera, London 1933. (erişim 04.11.2015) ))


Bütün yazı boyunca siber gözetimin taraflarını, gerekçelerini ve yöntemlerini inceledik. Taşınır ve taşınmaz mallarının güvenliği söz konusu olduğunda birey olarak korumacı davranış gösterenler bizleriz. Kendisine verilen kontrolcü hakları sonuna kadar kullanabilecek olan özel mülkiyet sahipleri bizleriz.


Söz konusu çalışanları olduğunda tutumunu şiddet ile sıkılaştıran, kontrolün motivasyona yol açtığını ve de baskı altında verimin artacağını iddia eden, çalışma ortamlarını birer inek çiftliğine çeviren işverenlerde bizleriz.


İnternete bağlı kullanıcılar olarak vaktimizin çoğunu sosyal statü ve başka tatminler elde etmek için sosyal medyada vakit geçirenler bizleriz. Vakit geçirdiğimiz mecralarda bıraktığımız izlerin bizler hakkında mecra sahiplerine detaylı bilgi ve fikirler verdiğini bildiğimiz halde, sosyal paylaşım siteleri üzerinde özel hayatını ifşa edenler bizleriz.


Devletlerin ise, kendi vatandaşları üzerinde yaptığı gerekli istihbari gözetim faaliyetleri ifşa olunca, buna tepki gösteren kişiler de bizleriz. Siber gözetim gerçekliği, ifşa olana kadar bir komplo teorisi olarak “çağdaş” ve “şehir hayatı” yaşayan bütün insanların hayatında var olmaya mahkum hale gelmiştir. Fakat bu gözetim faaliyetleri gün yüzüne çıkarıldıktan sonra gözetim ilkesinin doğasında olan “gizli” olarak işleme gerekliliği ortadan kalkmış hale gelmektedir. Bu gizliliğin oluşturduğu sanrı, bazı soruları gündeme getirmektedir. Gözetlenen toplum, durumun farkında olmalı mıdır? Yoksa olmamalı mıdır? Bu sorunun cevabı, siber gözetimi yapan tarafa, yani iradeye göre şekil almaktadır. Ancak, kendi devleti tarafından gözetlendiğinin farkında olan toplumun gösterebileceği birkaç tepki mevcuttur:

Toplumdan, gözetlense veyahut gözetlenmese dahi sanrı halindeki bu düşünceyi içselleştirerek bir otokontrol mekanizması geliştirmesi, ya da yeni iletişim yöntemleri geliştirerek gözetim ağına takılmaktan kurtulması beklenebilir.
Gözetlendiğini öğrendiği zaman, durumu içselleştirmeye yönelen ve ilk seçenekte olduğu gibi otokontrol mekanizması geliştiren vatandaşlardan alıabilecek tepki ; “beni kim dinleyecek, biz önemli biri değiliz ki takip edilelim!” şeklinde olabilir.
Ancak b zaman sonra gözetimin her an hayatlarında olduğu ve olacağı yönündeki gerçeklik ile birlikte, otoritenin insanları gözetlemesinin gerekli bir çaba olduğunu, ancak “yarası olanın gocunması gerektiğini” iddia eden düşünceler ortaya çıkabilir.
Toplum üzerinde gerçekleştirilen gözetim faaliyetleri kanunlar çerçevesinden çıktığı anda, bu faaliyetleri birer baskı aracı olarak görmeye başlayacak olan toplum kişisel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için uygulamalara karşı eylemlerde bulunabilir. Fakat bu durum bir çelişkiyi barındırır. Ortada bir çelişki olmasının sebebi; Makalenin içeriğini oluşturan 1, 2 ve 3 numaralı başlıklarda, siber gözetime sessiz kalıp mahal veren birtoplum olarak, “kamu güvenliği” söz konusu olduğunda ise bu duruma itiraz ediyor olmamızdır. Bu noktada “halkın devlete lazım, devletin halka gerekli olduğu düşüncesi” yurttaşlar arasında önem kazanmalıdır.


Devlet liderlerinin, diplomatların, önemli kamu kurumlarında çalışmakta olan insanlarımızın, iletişim esnasında şifrelenmiş milli teknolojiler kullanarak irtibatta bulunmaları, kontrespiyonaj eğitimi almaları, yine aynı kişilerin sosyal medya hesabı oluşturmadan önce bir kaç defa düşünmeleri, ücretsiz mesajlaşmanın bedelinin veri güvenliğinden vazgeçmek olduğunu bilmeleri, bu sebeple ücretsiz mesajlaşmaya yarayan cep telefonu uygulamalarını kullanmakta ihtiyatlı ve ihtiyar davranmaları önem arz etmektedir. Bilinçli olmanın getirisi, ulusal ve uluslararası boyutta skandalların ve güvenlik zafiyetlerinin önüne geçmek olacaktır.


Eğer irili ve ufaklı olarak gündelik hayatımızda yer edinmiş olan göz, ileride her mahiyetten güç sahibi tarafından kontrol edilemez ve tam aksi şekilde, güç sahipleri göz tarafından kontrol edilir hale gelirse, o zaman dünya halkları olarak endişelenmemiz gerekebilir.

Tartıştığımız bütün sorunsal başlıklarda, insanın doğasında olan “sahip olma” duygusunun tezahürleri ön plana çıkmaktadır, bilme ve öğrenme arzusu bu konunun en büyük itici gücüdür. Ancak gözün iktidarı her yere ulaşamaz, herkesi göremez, sadece böyle bir güce sahip olduğu sanrısı üzerinden bu güce sahiptir. Ne derece güçlü olduğu ve ne kadar iyi gördüğünü denetleme gücüne, ancak adil ve tam bağımsız denetleme-yargı sistemi sahip olabilecektir.

Sevan Onur Duman
01.10.2015
www.sevanonurduman.com

4 Yorum

  1. Ecem B.
    12 Ekim 2015
    Yanıtla

    güzel bi çalışma olmuş elinize sağlık facebook hesabımı dondurmakla iyi ettiğimi birdaha anladım

  2. Onan
    13 Ekim 2015
    Yanıtla

    Eminim Türkiyedede bu tür faaliyetler yapılıyordur. sonuçta bütün birimler devletin elinde

  3. Hıdır Akşener
    14 Ekim 2015
    Yanıtla

    Polisin ve askerin elinde böyle bir yetki oldugunu biliyordum ama yurt dışında bizimkiler ne kadar etkili bilinmez. Sonuçta yurt dışında ne kadar etkili olabilirseniz o ölçüde kıymetli istihbarat gelir.

  4. Hurbays
    26 Ağustos 2016
    Yanıtla

    ne yapalım dumanlamı haberleşelim.Bbu sonuçta devlet adamlarının düşünmesi gereken bişey. kameralar kullanıldığında hırsızlığı falan caydırdığıda ortada hem. bunları gidip develt büyüklerine anlatın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir